15 TEMMUZ 2016 FETÖ DARBE GİRİŞİMİ (DEMOKRASİ VE MİLLİ BİRLİK GÜNÜ)

15 Temmuz 2016 Cuma akşamı saat 21.00 sularında İstanbul’daki iki köprünün Avrupa yakasına geçişlerinin tutulmasından başlayıp, Ankara’da darbecilerin ele geçirdiği jetlerin alçak uçuş yapmasıyla fark edilen hareketliliğin nedeni ilk önce “TSK içindeki bir grubun kalkışması” olarak açıklanmıştır.
Arka arkaya komutanların kalkışmacılara karşı net ve sert açıklamaları ve Cumhurbaşkanı’nın “halkı meydanlara, sokaklara çağırmasıyla” eline bayrağını alan milyonlarca insan sokaklara döküldü. Darbecilere karşı direnen vatandaşlarımızdan 250 kişi şehit olurken 2700 kişi de yaralandı.
DARBE GİRİŞİMİ NASIL ÖNLENDİ?
Darbe girişiminin önlenmesinde halkın direnişinin yanı sıra, darbeye karşı olan askerlerin direnişi de çok çok önemlidir bence. Ancak, bu husus hiç dillendirilmeyerek nedense gözardı edilmiştir. Bu kahraman ve vatansever askerler canları pahasına tankların, topların ve diğer askerlerin kışlalardan çıkmaması için çarpışmışlardır.
Evet “gerçek kahraman asil Türk milletiydi…”
Türk tarihine adını bayraklaştırarak yazdıran Özel Kuvvetler şehidimiz Astsubay Ömer Halisdemir ve İstanbul’da darbecilerin karşısına dikilen Kurmay Albay Sait Ertürk Türk milletinin bir ferdiydi. (Ömer Halisdemir’in ismi pekçok şehrimizde sokak ve kurumsal bina isimlerine verilmiş ve heykeli dikilmiştir. Kurmay Albay Sait Ertürk’ün ismi de 14 Aralık 2016’da yapılan bir törenle Tekiradağ’ın Ergene ilçesindeki eski “Ulaş Kışlası”na verilmiştir.)
O gecenin bilinmeyen kahramanlarından, o gece gerek olayı haber alır almaz, gerek arkadaşlarının çağrılarıyla desteğe koşan, darbecilerle göğüs göğüse çarpışmaya giren emekli subaylar, astsubaylar Türk milletinin birer ferdiydi.
Türk ordusunun karargahlarını kurtarmak için varını yoğunu ortaya koyan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin her rütbedeki kahraman komutanları Türk milletinin birer ferdiydi.
TEKİRDAĞLI ŞEHİT POLİS MÜNİR ALKAN
FETÖ’cü darbe girişimi olduğunu anlayınca köprüye koşanlardan biri de İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan oldu. Çatışma başlayınca, Mustafa Çalışkan’ın koruma ekibinde olan Tekirdağlı Polis Münir Alkan toprağa düştü. Göğsünden giren mermi onu şehadet mertebesine eriştirmişti.
Şehit Münir Alkan’ın ismi Büyükçekmece’de Fen Lisesi’ne, Küçükçekmece’de bir Orta Okul’a, Tekirdağ’da önce bir Orta Okul’a daha sonra da Anadolu İmam Hatip Lisesi’ne verilmiştir.
“TÜRKİYE’DE DARBE TEHLİKESİ VAR” UYARISI
Bu hazırlık aslında çok önceden tahmin ediliyordu. Başta ABD olmak üzere Batı basınında “Türkiye’de darbe tehlikesi var” uyarıları artmaya başlamıştı. Hatta ABD’nin eski başkan yardımcısı Dick Cheney’in ulusal güvenlik danışmanı John Hannah, Haziran 2016 ayında ABD’de yayımlanan “Foreign Policy” isimli dergiye yazdığı yazıda “Türkiye’nin yavaş yavaş ama engel olunamaz bir şekilde uçurumdan aşağı yuvarlandığını” iler sürerek “Türkiye’de hala darbe riskinin olduğu” ifadelerini kullanıyordu. Bu haber, Türk Tv. Kanallarında da yayımlanmış ve Genelkurmay Başkanlığı “TSK Görevinin başındadır” mealinde ve anlamsız bir açıklama yapmıştı.
BÜYÜK KUMPAS’TAN 15 TEMMUZ’A
Kumpas davaları başta Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve Askeri Casusluk olmak üzere irili ufaklı yaklaşık 20 (yirmi) davadan ibarettir. Bunların içinde TSK’yı en çok etkileyen, maddi manevi en çok hasar meydana getiren Balyoz davasıdır.
Balyoz Davasında ben dahil toplam 325 kişi (101 kişi KKK, 152 kişi Dz.K.K., 41 kişi Hv.K.K,29 kişi J.Gn.K.lığı, 2 kişi sivil) 16-20 yıl arasında değişen cezalara çarptırılmıştır. Ceza alanlar yaklaşık 4 yıl hapis yattıktan sonra Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı ile tekrar yargılama sonucu tüm sanıklar beraat etmiştir.
Türk halkı, kumpas davalarıyla “darbeciler yargılanıyor”, “Türkiye askeri vesayetten kurtuluyor”, “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” yalanlarıyla uyutulmuştur.
Kumpas Davaları’nda FETÖ’nün başlıca üç alanda önemli kazanımları olmuştur;
Birincisi, özellikle Balyoz kumpası sonucunda FETÖ çok kıymetli, bilgili, donanımlı, cumhuriyetçi kadroların tasfiyesi ile kendine muhalif, kendi emellerine set çeken bir gruptan kurtulmuş oldu.
İkincisi ise bu cumhuriyetçi , Atatürkçü, laik kadroların bıraktığı mevkileri kendi adamları ile doldurmuştur. Yeterince güç topladığına kanaat getirdikten sonra 15 Temmuz gecesi düğmeye bastı.
Üçüncüsü ise FETÖ, kumpas davaları ile TSK’nın en değerli kadrolarını tasfiye ederken hiçbir zorlukla karşılaşmadı. Komuta kademesinin önemli bir tepkisi olmadı. Her istediğini kolaylıkla elde etti. Özellikle 17-25 Aralık’tan sonra sivil devlet kurumları, Cumhurbaşkanı’nın öncülüğünde içlerindeki FETÖ’cüleri temizlemeye başladığında TSK bu anlamda önemli adımlar atmadı, atamadı. Elimde belge olmadan işlem yapmam dedi. Bütün bu gelişmeler FETÖ’yü daha da cesaretlendirdi, moral ve motivasyonunu artırdı. Ben Türk ordusunun tamamını ve siyasi iktidarı niye ele geçirmeyeyim özgüvenini yarattı. Kumpasta olduğu gibi bunda da başarılı olabilirim dedi ve düğmeye bastı.
Her sosyolojik, psikolojik, siyasal ve tarihsel olayda olduğu gibi 15 Temmuz’un da bir öncesi vardır. 15 Temmuz’un öncesi, Balyoz, Ergenekon, Poyrazköy ve Askeri Casusluk davalarıdır.
FETHULLA GÜLEN CEMAATİ/FETHULLAH GÜLEN TERÖR ÖRGÜTÜ (FETÖ)
Fethullah Gülen Cemaati, 40-50 yıllık birikimi olan, çok fazla entelektüel muhafazakara sahip, iyi örgütlenmiş, devleti ele geçirmeye çalışan silahlı bir terör örgütüdür. Legal görünüm altında illegal işler yapan bir yapıdır. Çok erken devirlerden başlayarak özellikle Emniyet, TSK, Yargı ve Bürokraside örgütlenmişlerdir.
Fethullah Gülen, örgütün mutlak hakimidir. Fethullah Gülen’in kendini peygamber yerine koyup ara sıra Allah ile konuştuğunu ima eden söz ve davranışları olmaktadır. Dışarıya başka , içeriye (müritlerine) başka konuşmaktadır.
Dünya imamı, kıta imamı, ülke imamı, şehir imamı, semt imamı, mahalle imamı olarak organize olmuşlardır. Ayrıca kurumların imamları vardır. Emniyet imamı, yargı imamı, MİT imamı, üniversiteler imamı, ordu imamı vb. Bunların çoğunun isimleri bellidir. İmama mutlak itaat edilir. Başimam Fethullah Gülen’dir. Kainat İmamı’dır. Pensilvanya’dan düğmeye basıldığında herkes sorgusuz sualsiz aynı şeyleri yapar.
CEMAATİN ÇALIŞMA USÜLLERİ
Cemaat görünüşte eğitim, diyalog, okul, dershane, hayır işleriyle uğraşıyor olmakla beraber esas amacı iktidarı ele geçirmektir. Bu amaçla;
* Yasa dışı dinlemeler, isimsiz, imzasız ihbar mektupları, sahte deliller ve önceden ayarlanmış yargı mensuplarıyla açtıkları davalar sonucu yüzlerce masum insanın canını yakmış, hayatını karartmışlardır.
* KPSS 2010 soruları ile Polis Koleji, Polis Akademisi, Askeri Lise ve Harp Okulları giriş sınavlarının soruları çalınıp yandaşlarına dağıtılmıştır.
KUMPAS DAVALARINDA ÜST AKIL ABD Mİ?
* Türk polisinin ABD Büyükelçiliğine giderek kumpasla ilgili yapılacak operasyonlarla ilgili bilgi vermesi
* ABD’li bir senatörün Ankara’da bir işyerinin 22’nci katında TSK’dan atılmış bir binbaşıyla beraber Balyoz’la ilgili sahte belgeler hazırlanması
* Cemaat’in CIA ile çok yoğun ilişkilerinin olması…
* ABD’nin 1 Mart Tezkeresi’nin intikamını alması.. gibi nedenler, kumpas davalarında ABD’nin önemli bir aktör olarak rol oynadığını gösteren çok güçlü emarelerdir.
FETHULLAH GÜLEN KİMDİR?
27 Nisan 1941’de Erzurum’un Pasinler ilçesinin Korucuk köyünde doğdu.
Fetullah Gülen 10 Kasım 1938 doğumlu olduğunu iddia eder. İddiasının temelinde de kendini Atatürk ile mukayese etmesi vardır. Buna göre Türkiye’deki dînî hayatı ifsad eden Atatürk ölür ölmez, dînî hayatı irşad edecek olan kurtarıcı, yani Gülen doğmuştur.
Gülen’e Dönemin Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Yaşar Tunagür sahip çıkar. Tunagür, dini bilgisi olduğu için Fethullah Gülen’i eğitimi olmamasına rağmen, basit bir sınavdan geçirerek “vaiz” olarak görevlendiriyor.
Fethullah Gülen ilkokul mezunu olmasına rağmen, “medrese eğitimi” aldığını söyler herkese.
1966’da İzmir merkez vaizliğine atanıp 1971’e kadar bu görevi sürdürdü. İzmir’de camide vaaz ederken ihtiyaç sahibi talebeler için cemaatten yardım talep eder. Bu talebeler için ev açar. 1970’te bu evlerin sayısı 10-12’yi bulur. Bunlara “Işık Evi” denmektedir.
1999’da Amerika’ya kaçtı. Cemaat mensuplarına sağlık sebebiyle gittiğini söylemiştir, ancak hakkında dava açıldığını ve tutuklanacağını öğrendiği için kaçmıştır. Bu kaçışı Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye Hicreti’ne benzeterek ABD’ye Hicret (Göç) ettiğini ifade ederek kendine peygamber süsü vermeye çalışmaktadır.
DÖNEMİN SİYASİLERİ YAKLAŞAN TEHLİKEYİ GÖRMEDİLER
Süleyman Demirel, Hüsamettin Cindoruk, Turgut Özal, Bülent Ecevit, Tansu Çiller, Hikmet Çetin, Abdülkadir Aksu gibi dönemin siyasileri, Cemaatin yurt içinde ve yurt dışında okul açma faaliyetlerini desteklemişlerdir. Ödül verdiler, birlikte fotoğraf çektirdiler.
Süleyman Demirel, yurtdışında Gülen Okullarının açılması için 14 adet Tavsiye Mektubu yazmıştır.
YURTDIŞINDAKİ FETÖ OKULLARI
* Cemaatin 100 ülkede 500 civarında okulu vardı. (Türkiye’dekiler hariç)
* Bu okullar ajanlıkla suçlanmıştır. Çünkü bütün okullarda “İngilizce öğretmeni” kimliğiyle çalışan yeşil ve kırmızı pasaportlu Amerikan vatandaşı öğretmenler mevcuttur.
* ABD, sözkonusu bu okulları Asya’nın enerji kaynaklarını kontrol etmek, kendi hakimiyetinin önünü açmak amacıyla Rusya’nın ve Çin’in önünü kesmek üzere desteklemiştir.
* Türk işadamları maddi menfaatleri uğruna Gülen Okullarını desteklemişlerdir.
FETÖ BİTSE DE YENİ BİR TARİKAT VEYA CEMAAT TEHLİKESİ HER ZAMAN VAR
Güzel ülkemizde maalesef tarikatler ve cemaatler meşru zemin bulmakta ve güçlenmektedir. FETö bitse METÖ (Menzil Tarikatı Örgütü) gelir…Bana göre FETÖ de halen bitmemiştir zaten…Bu dini grup ve cemaatlerin din konularının dışına çıkıp siyasi emeller ve maddi zenginleşmeler (Holdingleşen tarikatlar ve dini gruplar var maalesef) peşinde koşmamaları gerekir. Ancak hep öyle olur ve bu gruplar siyasi güç ve para elde etme yoluna saparlar. Önceki yıllarda Adnan Oktar Grubu’na yönelik yapılan operasyonların, tehlike arz eden diğer gruplara da geç kalmadan yapılması hususunun devlet yetkililerince değerlendirilmesini dilerim.

Recep YILDIZ
Em.Top.Kur.Alb.
TESUD Tekirdağ Şube Başkanı