Vefatının 134. Yılında NAMIK KEMAL

Vefatının 134. Yılında NAMIK KEMAL

 

 

 

 

(21.12.1840 – 2.12.1888)

 

   İbrahim BİRELMA

 

Büyük Vatan şairi Namık Kemal 1840 yılında 21 Aralık Pazartesi günü sabaha karşı Tekirdağ’da doğdu. Babası müneccim başı Mustafa Asım Bey annesi Fatma Zehra Hanım’dır. Tekirdağ’ın Orta Camii mahallesi hükümet konağı caddesi üzerinde pembe boyalı, geniş bahçe üzerinde iki katlı evde, Namık Kemal’in dedesi Tekirdağ (Tekfurdağ) sancağı muhassılı (mali işlerle ilgili Vali Yardımcısı) Abdüllatif Bey ile anneannesi Mahmude Hanım oturuyorlardı. Adını İslam’ın Muhammedi olsun diyerek Muhammed Kemal (Mehmet Kemal) koyan Tokatlı Hafız Ali Rıza Efendi, bina civarındaki Perşembe tekkesi Şeyhi idi. Dedesi Abdüllatif Bey’in dört yıl sonra Tırhala’ya tayin edilmesi üzerine, Kemal ve ailesi aynı cadde üzerindeki ahşap konağa taşındılar. İki yıl bu konakta kalan Mehmet Kemal, dedesinin Afyonkarahisar sancağına mutasarrıf tayin edilmesi sonucu ailece Afyon’da taşındılar. 31 Ağustos 1848’de annesi Fatma Zehra Hanım’ı kaybeden Mehmet Kemal, Afyon’dan Kütahya’ya tayin olan Abdüllatif Efendi’nin görevi sona erince ailece İstanbul’a gelmiş, babasına ait Zeyrek Fil yokuşundaki eve yerleşmiştir. Kemal ilk olarak Bayezid Rüştiyesi’ne sonra Valide Mektebi’ne devam eder. Dedesinin Kars’a tayini çıkınca Kemal de dedesi ile Kars’a gider. Bir buçuk yıl sonra Kars’ta görevi sona eren dedesi ile İstanbul’a döndü. On ay sonra babasını Bulgaristan Filibe Mal Müdürü, dedesinin Sofya Kaymakamı oluşu ile Sofya’ya gitti. Evlerine misafir olarak gelen şair binbaşı Eşref Bey, Kemal’in yazdığı şiirleri okuduktan sonra bir mahlasname (takma ad)düzenleyerek Namık adını taktı. Bundan sonra O, Namık Kemal olarak anılmaya başlandı.

  • 1856’da on altı yaşındayken Niş Kadısı Mustafa Ragıp Efendi’nin Kızı Nesibe Hanım ile evlendi. Bu evlilikten Feride, Ulviye adlı iki kız ve Ali Ekrem adında bir erkek çocukları dünyaya geldi.
  • Kemal, ailece İstanbul’a dönüşünden sonra ilk görevine stajyer olarak 1857’de Bâb-ı Ali Tercüme odasında başladı. Bundan sonra Kemal’i Emtia Gümrüğü’nde tercüme odasında, Encümen-i Şuara’da, Tasvir-i Efkar gazetesinde, Yeni Osmanlılar Cemiyeti’nde, Paris’te Londra’da görüyoruz. Daha sonra İstanbul’a dönen Kemal 29 Eylül 1872’de Gelibolu mutasarrıfı oldu. Yahudi Meşatlığı’nda olan bir olay bahane edilerek Kemal, İstanbul’a tayin edildi. 8 Nisan 1873’te Kıbrıs’a gönderildi. 19 Nisan 1876’da İstanbul’a döndü. 18 Eylül 1876’da Şura-i Devlet üyesi olarak Kanuni Esâs-i Heyet’ine dahil olduğunu görüyoruz. Yayınlanan bir yazısı üzerine, Padişah Abdülhamit’e verilen Jurnal sonucu mahkemede yargılandı, beraat etti. Midilli adasına gönderildi. Midilli Mutasarrıfı, Yedi yıl dört ay sonra 15 Ekim 1884’te Rodos Mutasarrıfı, Üç yıl sonra Sakız adasına mutasarrıf oldu. Havası kuru olan adada rahatsızlandı. Vefatına yakın bir zamanda oğlu Ali Ekrem’e verdiği imzalı fotoğrafta şu şiiri yazdı:

“Namus ile irfan yetişmez mi Mükâfat, / İkbal yolu gerçi Kemal’in kapanıktır. / Çok ak göremezsen de sakalında, / Elminnetüllilah yüzü ak, alnı açıktır.”

  • 2 Aralık 1888 Pazar günü İkindi Vakti vefat eden Namık Kemal Sakız Adası’nda bir Camii Şerifin haziresinde gömüldü. Vasiyeti gereği sonra kabir açılmış, tabut vapurla Sakız Adası’ndan Gelibolu’ya getirilmiştir. Gelibolu’da Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa’nın Bolayır’daki kabri yanına gömülmüştür. Kabir taşında merhumun şu beyti yazılıdır:

“Ölürsem görmeden millette Ümid ettiğim feyzi, / Yazılsın Seng-i kabrimde Vatan mahzun ben mahzun.” (Mehmet Serez, Tekirdağ Tarihi ve Coğrafyası Araştırmacıları, Dönmez Ofset, Ankara, 2007)