MİMAR SİNAN SANATI, DEHASI, ÇAĞI

MİMAR SİNAN SANATI, DEHASI, ÇAĞI

 

09.04.2023   –   15.00   –   Edirne Belediyesi Atatürk Kültür Merkezi

Konuşmacı; Dr. Öğr. Üyesi Yavuz Güner

İnşaat Mühendisleri Odası Edirne Temsilciliği, T.Ü. Plastik Sanatlar Topluluğu ve Edirne Kent Konseyi Kültür Sanat Çalışma Grubu etkinliği

***

Açılış konuşmasını EKK başkanı Nihat Çolak yaptı.

Mimar Sinan her yıl anılmaktadır. Bizler Mimar Sinan’ı eserleri ve hayatından çok mimarlık ve mühendisliğini öne çıkarmaya çalışıyoruz. Sinan eserlerini yaparken kentleşmenin de alt yapısını oluşturmuştur. Selimiye yapılırken de uzun süren incelemeler sonunda karar verdiğini okuyoruz. Bu gün yapılaşma alanlarını seçerken bu titizliği maalesef göstermiyoruz.

Mimar Sinan’ın kentimizde bizce önemli olan diğer eserleri de köprüler ve su kemerleridir. Taşlımüsellim su yolu özel öneme sahip eserlerdir. Tahrip olmuş ve kaderine terk edilmiş olan Taşlımüssellim Su Yolunun biran önce restore edilerek kentimizin kültür varlıkları envanterine alınmasını, kente kazandırılmasını, gelecek nesillere aktarılmasını sağlamak hem Sinan’a saygımızın hem de kentimize olan sorumluluğumuzun gereğidir.

Dr. Öğr. Üyesi Yavuz Güner:

Mimar Sinan 16. yüzyılın insanıdır ve ömrü boyunca net bir insandır. O çağın en yeteneklisidir. Ancak bizler onu yanlış anlamaktayız. Bu yanlışlık Sinan’dan kaynaklanmaz. Tarih yazanların hatalı bakışındandır. Sinan’ı anlatan kaynaklar dönemlerinin sosyal durumlarından etkilenerek eserlerini yazmışlardır. Selimiye yapılmadan önce gerileme dönemine giren Osmanlı’da kıyaslamalar yapılır. Osmanlının Ayasofya’dan daha büyük kubbeli eser yapılamadığı ve bunun nedeninin de zayıflama olduğu dile getirilir. Bunun üzerine kubbeleri Ayasofya kubbelerinden büyük Selimiye yapıldığı söylenir.

Tarih yazanlar iç dünyalarını, duygularını eser veya kişi anlatımlarına da yansıtırlar. Bu yazım zamanın gerektirdiği şekilde güçlüye bağlı ve talepleri karşılamak zorunda olma halidir. Oysa her toplumda gerilemenin sorumluluğu yaşanılan çağa değil önceki çağlara bakarak analiz edilmelidir. 15. Yüzyılda Avrupa’nın ilerlemesine ayak uyduramayan Osmanlı’nın sonraki yüzyıllarda gerileyeceği bilinmeliydi.

Hakkında bine yakın kitap yazılan Sinan herkes tarafından sevilir. Özellikle ulus olma süreçlerinde Sinan birçok etnik ve dini etiket ile tanımlanır. Çünkü her ulusta önemli kişiler olmalıdır. Afet İnan’dan okuyoruz ki Sinan’ın etnik kökeni için inceleme yapılır. Mezarı kazılır ve kafatası ellenir, böylece Türk olduğu söylenir. Bu yaklaşımlar elbette gereksizdir ve bilimsellikten uzaktır, uluslaşmanın aşırı uçlarıdır. 1 Ağustos 1935 günü yapılan bu etnik yapı tespitinden bir gün sonra 2 Ağustos 1935 günü Atatürk “Sinan’ın heykelini yapın” der. Afet İnan Selimiye ve Sinan üzerine çok yazı yazanlardan birisidir. Sinan’ı abartır ve adeta peygamberleştirir.

Daha sonra günümüz yazılarına baktığımızda daha akılcı yazılar yazılır ki bunların başında Doğan Kuban ve Uğur Tanyeli öne çıkar. Sinan’ın mimarisi ile bugünün mimarisi arasında çok fark vardır. Bugünkü mimari tercihler kapitalist ilişkiler ile belirlenir olmuştur. Oysa mimarlık bir sanat ve duygu dünyasından gelir. M.Ö. ikinci yüzyılda mimarın tanımı; resim yapan, müzik dinleyen, şiirden anlayan, adeta bohem kültürünü içinde taşıyan kişidir. 19. Yüzyıl öncesinde de kamuya ait olan alanları sanatıyla hareketlendiren, canlandıran, planlayan bir üreticidir mimarlık. Bu gün ise mimarlık proje çizen kişi olarak daraltılmış durumdadır.

Sinan’ı Sinan yapan çağının ihtiyaçları ve koşullarıdır. Yapıldığı günden beri, bugün de dâhil Selimiye İslam düşüncesinden dolayı öne çıkarılmıştır. Çünkü İslam inancında beklenen bütünsel mekân talebini Selimiye karşılamıştır. Aslında İslam inancında temiz mekân yeterlidir. O nedenle camiler genişliği ve temizliği sağlayan alanlardır. İnsanlar en azından haftada bir sosyolojik ayrımların olmadığı bir alanda saf durarak eşitlenirler ki bu inançlarda çok önemlidir.

Mimar Sinan eserlerini yaparken önceki dönemlerde yapılan tüm eserleri incelemiştir. O günün koşullarında en iyi eğitim de deneyerek alınan eğitimdir. Sinan bunları kavramış biridir. Selimiye aslında kolon ve kiriştir. Onu Selimiye yapan estetiğidir ki bu da mühendislik bilimi ve sanata yakınlık ile üretilir. Osmanlı’da matematik bilimi yok denecek kadar az iken matematik ve fizik bilimine dayanarak Selimiye ve benzeri yapıları yapmak sosyal bilimleri iyi anlamaktır. Osmanlı mimarisi sarayın izni ve isteği kadar gelişmiştir.

Mimari yapılar sanayileşme öncesinde etnik tanımlara göre değil dini tanımlara göre düzenlenir. Çünkü kutsallık inançlarda olur ve dini yapılar da dini tanımlar üzerinden gelişir.

***

(Mimar Sinan’ın eserleri kendileri içinde ve diğer uygarlıkların eserleri ile karşılaştırılarak bilgiler verildi.)

(Konuşmacıya EKK ve İMO tarafından plaket verildi. Toplu fotoğraf çekildi.)

Edirne Kent Konseyi

Nihat Çolak

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.