“KADININ ADI YOK”

“KADININ ADI YOK”

CHP’Lİ YÜCEER’DEN 8 MART RAPORU: “AKP’NİN BAŞARISI: KADINA YÖNELİK ŞİDDETTE DÜNYA LİDERLİĞİ”

“KADININ ADI YOK”

“KADINLAR ÖLÜYOR, AKP İKTİDARI SEYREDİYOR”

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİNDEN ÇEKİLDİĞİMİZ GÜNDEN BU YANA EN AZ 603 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ”

“AKP’NİN DERDİ KADINI KORUMAK DEĞİL AKSİNE SESSİZ VE DİLSİZ BIRAKMAKTIR”

CHP Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, “İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızın çekilmesinin ardından en az 603 kadın öldürüldü, 464 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti” dedi.

CHP PM Üyesi ve Tekirdağ Milletvekili Dr. Candan Yüceer, hazırladığı “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” çalışmasını kamuoyu ile paylaştı. Dr. Yüceer, kadına yönelik şiddete ve kadın cinayetlerine karşı iktidarın seyirci kaldığını, kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik İstanbul Sözleşmesi’ni önce hedef haline getirdiğini ardından hukuksuz bir biçimde sözleşmeden Türkiye’nin imzasının çekildiği vurguladı. Dr. Yüceer, “Kadını koruyan sözleşmelere savaş açıp, hukuksuz bir şekilde ülkemizin imzasını İstanbul Sözleşmesi’nden çekenlerin niyeti bellidir. Onların derdi kadını korumak değil, aksine kadınları sessiz ve dilsiz bırakmaktır. İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızın çekilmesinin ardından en az 603 kadın öldürüldü, 464 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti” dedi.

TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Üyesi Dr. Yüceer’in çalışmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

21 YILDA 8 BİN 315 KADIN ÖLDÜRÜLDÜ: AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından itibaren 21 yılda Türkiye’de en az 7 bin 990 kadın öldürüldü. 2002’de öldürülen kadın sayısı 66 iken, 2007 ve 2009 yıllarında bu sayı binin üzerine çıktı. 2020’de 300, 2021’de 280, 2022’de ise 334 kadın öldürüldü. 2023’ün Ocak ayında 31, Şubat ayında 11 kadın öldürüldü. 2023’nin aynı döneminde 37 kadının ölümü ise “şüpheli” olarak kayıtlara geçti.

Tek adamın imzasıyla bir gecede hukuksuz bir şekilde İstanbul Sözleşmesi’nden imzamızın çekilmesinin ardından en az 603 kadın öldürüldü, 464 kadın ise şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Bir süredir açıklanan verilerde intihar veya doğal ölüm gibi sunulan şüpheli kadın ölümleri ve şüpheli bir şekilde ölü bulunan kadın sayısında ciddi bir artış görülmektedir. Şüpheli kadın ölümleri, maalesef kadın cinayetlerinden daha da zorlu olabilmektedir. Kadınların gerçekten kaza sonucu mu öldükleri, kadın cinayeti olup olmadığı, intihar edip etmedikleri veya bir şekilde intihara sürüklenip sürüklenmedikleri açığa çıkartılmalıdır. Hiçbir kadın ölümünün şüpheli kalmamalıdır.

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ DEPREMDE DAHA GÖRÜNÜR OLDU: Kahramanmaraş merkezli ve 11 ili etkileyen depremlerin getirdiği büyük yıkım sonrası kadınların yaşadığı zorluklar daha da artmıştır. Kadınlar, kadınların günlük ihtiyaçları göz ardı edilmiştir. Kadınların tuvalet, banyo, hijyen ürünlerine erişimi oldukça zorlaşmıştır. Yemek, ısınma, çocukların bakımı gibi tüm işler kadınların sırtına yüklenmiştir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği deprem sonrasında günlük yaşamda daha görünür hale gelmiştir.

KADINLARIN KORUMA TALEBİ YÜZDE 114 ARTTI: AKP’nin 21 yıllık iktidarında, kadınlara yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadın cinayet vakaları ve maruz kaldıkların vahşetin boyutu her yıl hızla artarak ürkütücü boyutlara ulaştı. Türkiye, OECD ülkeleri arasında kadına karşı şiddetin en yaygın olduğu ülke konumuna geldi. 2012’de 139 bin olan koruma talebi sayısı, 2020 yılına geldiğinde yüzde 114 artışla 339 bin 792’ye yükseldi. Bu yükselişe rağmen koruma talep eden kadınların korunamadığı da acı bir gerçektir. Öldürülen birçok kadının failler hakkında koruma kararı çıkardığı, uzaklaştırma kararı aldığı ortaya çıkmaktadır.

KADINLAR 21 YILDIR AKP’NİN EKONOMİK ŞİDDETİNE DİRENİYOR: Kadınların yaşadığı şiddet sadece erkek şiddeti değildir. Kadınlar, devletin uygulamalarındaki eksikliklerden kaynaklanan ekonomik şiddete de maruz kalmaktadır. Gelir adaletsizliği, yoksulluk ya da işsizlik bu ekonomik şiddetin göstergelerinden bazılarıdır. Yine insanın barınma, beslenme gibi en temel ihtiyaçlarını karşılama gücüne sahip olamaması ekonomik şiddet yaşadığının bir belirtisi olarak değerlendirilmektedir. 21 yıldır iktidarda olan AKP’nin uyguladığı ekonomik şiddete direnen kadınlar aynı zamanda karar mekanizmalarında yer almaya, siyasal haklarını korumaya ve cinsiyetçi politikalara karşı mücadele etmeye de devam etmektedir.

SIĞINMA EVİ AÇMIYORLAR: Kadına yönelik artan şiddet her geçen gün artmasına rağmen Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bu yıl kadın sığınma evi hedefini düşürmüştür. Günde en az bir kadının öldürüldüğü bir ülkede, kadın sığınma evlerinin toplam kapasitesi sadece 3 bin 624’le sınırlıdır. Bakanlığın 2021 için önüne koyduğu hedef ise 155, 2022 için koyduğu hedef 152’ydi ama şu an 149 sığınma evi bulunmaktadır. Bu hedefler gerçekleşmemesine rağmen 2023 hedefi 159 sığınma evi olarak belirlenmiştir. Sığınma evlerinin kapasiteleri bir an önce artırılmalıdır. Öte yandan yıllık bütçe hazırlanırken de 42 milyon kadın yok sayılarak adil bir bütçe hazırlanmamaktadır. Devlet kurumları arasında adında ‘kadın’ geçen tek kurum olan, kadın politikalarının geliştirilmesine ilişkin tek ulusal mekanizma olan Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü için ayrılan bütçe 54 milyon 769 bin lira olarak belirlenmiştir. Bu bütçe neredeyse sarayın tıbbi malzeme ve laboratuvar sarf malzemeleri giderlerine eşittir. AKP iktidarı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğüne 54 Milyon 769 bin lira ayırırken Saray’ın sağlık giderlerine 113 milyon lira ayırmaktadır.

TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİ KATLANIYOR: Dünya Ekonomik Forumu’nun yayımladığı Küresel Cinsiyet Eşitsizliği 2021 Raporu’nda, Türkiye, cinsiyet eşitliği listesinde 146 ülke arasında 124’üncü sırada yer almaktadır. Listede Türkiye Bangladeş, Etiyopya, Endonezya, Gana ve Nijerya gibi ülkelerin gerisinde kalmıştır. Endekste Türkiye; kadınların ekonomiye katılımı ve fırsat eşitliği kategorisinde 134., eğitim düzeyinde 101., sağlık ve hayatta kalmada 99., siyasi katılımda 112. sırada yer almaktadır. Anayasamızın 10’uncu maddesinin ek fıkrası; ‘Kadınlar ve erkekler eşit haklara sahiptir. Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür’ hükmü gereği, hükümet ve kamu kurum ve kuruluşları kadın erkek eşitliğinin sağlanması konusunda doğrudan sorumlu tutulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti’nde kadınlar dünyadaki pek çok ülkeden önce, 1930 yılında yerel seçimlerde, 1934 yılında da milletvekili seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını erkeklerle eşit bir biçimde elde etmişlerdir. Ancak ülkemizde özellikle sonra 21 yıllık AKP iktidarında toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel alandaki durumu bakımından dünyanın birçok ülkesinin gerisine düşmüş durumdadır.

TOPLUMUN YARISIYIZ AMA YÖNETİMLERDE YETERİ KADAR YER ALAMIYORUZ: Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre; 2021 yılında, kadın nüfus 42 milyon 252 bin 172 kişi, erkek nüfus 42 milyon 428 bin 101 kişi olmuştur. Diğer bir ifadeyle; toplam nüfusun %49,9’unu kadınlar, %50,1’ini ise erkekler oluşturmaktadır. Toplumun yarısı olan kadınlar yönetimlerde yeteri kadar yer alamamaktadır. Kadınların bürokrasi içerisinde üst düzey karar verici konumlardaki oranı da düşük düzeydedir. Bürokraside üst düzey yöneticilerin yüzde 88,31’i erkek, yüzde 11,69’u kadındır. Toplam kamu çalışanlarının ise yüzde 40,33’ü kadın, yüzde 59,67’si erkektir. Mart 2023 itibariyle Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin sadece yüzde 17,38’i kadın milletvekillerinden oluşmaktadır. Yani 101 kadın milletvekili bulunmaktadır. Son seçimde 33 ilden kadın milletvekili seçilmemiştir. Cumhurbaşkanlığı Kabinesinde sadece bir kadın bakan görev yapmaktadır. Tüm bunlarla beraber partimizin siyasette eşit temsiliyet talebiyle yüzde 50 cinsiyet kotası ve fermuar sistemi kanun teklifi AKP ve MHP oylarıyla reddedilmiştir.

KADINLARIN İSTİHDAM DÜZEYİ ERKEKLERİN YARISIDAN AZ: Türkiye’de kadınların istihdama katılım oranı, AB ve OECD ülkelerinin oldukça altındadır. Yıllar içerisinde birçok ülkede kadınların istihdama katılımını artırmaya dönük politikaların etkisi ile kadın istihdamı artarken, ülkemizde bu oran oldukça sınırlı bir artış göstermiştir. OECD ülkeleri ortalamasında İstihdamda Cinsiyet Açığı yüzde 14,5; AB Ülkeleri ortalamasında yüzde 10 İken, Türkiye’de bu oran yüzde 39,1’dir. Ülkemizde kadınların istihdama katılım düzeyi, erkeklerin istihdama katılım düzeyinin yarısından azdır. TÜİK 2022 Aralık ayı verilerine göre Türkiye’de toplam istihdam edilenlerin sayısı 31 milyon 573 bin kişidir. İstihdamdaki kadın sayısı 10 milyon 301 bin (yüzde 31,5) iken, istihdamdaki erkek sayısı 21 milyon 272 bin (yüzde 66)’dir.

KADIN İŞSİZLİĞİ YÜKSELİŞTE: Cinsiyete göre ülkelerin işsizlik oranına bakıldığında ülkemizdeki kadın işsizlik oranı birçok ülkeyi geride bırakmaktadır. OECD ülkeleri ortalamasında kadın işsiz oranı yüzde 6,1; AB ülkeleri ortalamasında yüzde 7,2’dir iken Türkiye’de ise dar tanımlı kadın işsizlik oranı yüzde 12,9’dur. Geniş tanımlı kadın işsizliği oranı ise 27,5’dur. Genç kadın işsizliği ise daha can yakıcı bir hal almıştır. TÜİK 2022 yılı dördüncü çeyrek verilerine göre, 15-24 yaş arası genç kadın işsizliği yüzde 39,4’tür. Oysa ki geniş tanımlı genç kadın işsizliği yüzde 49,9’dur ve dar tanımlı işsizliğin en az iki katıdır.

KADINLAR KAYIT DIŞI ÇALIŞTIRILIYOR: Kadınların çalışma hayatına katılımı önündeki engellerin yanı sıra çalışma koşulları da oldukça kötüdür. Türkiye’de her 10 kadından 3’ü kayıt dışı çalıştırılmaktadır. İstihdam edilebilen kadınların sadece yüzde 64,4’ü kayıtlı, yani sosyal güvence kapsamındayken, yüzde 35,6’sı kayıt dışı işlerde hiçbir güvencesi olmadan çalıştırılmaktadır.

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.