27 ARALIK’TA MEYDANA GELEN 3 ÖNEMLİ OLAY

27 ARALIK’TA MEYDANA GELEN 3 ÖNEMLİ OLAY

27 ARALIK’TA MEYDANA GELEN 3 ÖNEMLİ OLAY
(ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİ, M.AKİF ERSOY’UN VEFATI VE ERZİNCAN DEPREMİ)
27 ARALIK 1919 ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİ
ATATÜRK ANKARA’YA NEDEN GELDİ?
Mustafa Kemal Atatürk verilecek olan Kurtuluş Savaşı’nı en iyi Ankara’da idare edileceğine şiddetle inanıyordu. Yurdun tam ortasında ve tüm cephelere eşit uzaklıkta olan Ankara, yönetim noktası olarak biçilmiş kaftandı.
Bu sebeple Mustafa Kemal Atatürk ve mahiyeti 27 Aralık 1919’da saat 14:00 civarlarında Dikmen sırtlarından Ankara’ya giriş yaptılar. Ve Ankara, Milli Mücadelenin (Kurtuluş Savaşı’nın) merkezi yapıldı.
ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİNE KADAR GEÇEN OLAYLAR
Mustafa Kemal Paşa daha İstanbul’dan ayrılmadan önce Ali Fuat Paşa ile Ankara’nın milli mücadelenin yürütülebileceği en uygun merkez olduğuna karar vermişlerdi. 20 nci Kolordu Komutanlığına atanan Ali fuat Paşa’nın bir an önce Kolordusunu Konya’dan Ankara’ya intikal ettirmesini kararlaştırmışlardı. Ali Fuat Paşa bu planlamaya göre mart ayında Kolordusunu yaya yürüyüşle Ankara’ya intikal ettirmiş ve Sarıkışla’ya yerleştirmişti.
Amasya Bildirgesi ile “Vatanın bütünlüğünün, milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu; milletin bağımsızlığını yine milletin azim ve kararının kurtaracağını bütün dünyaya ilan etmişti. Erzurum ve Sivas Kongrelerinde milli mücadelenin esasları ortaya konmuştu. Amasya görüşmeleri ile de İstanbul Hükümeti Anadolu’daki milli mücadeleyi tanımak ve işbirliği yapmak zorunda kalmıştı.
Heyeti Temsiliye Resisi Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Ankara’ya gelişi ile milli mücadelenin yeni bir aşaması başlamıştı. 27 Aralık 1919’dan 23 Nisan 1920’ye kadar geçen dönem Kurtuluş Savaşı tarihimizin fazla etüd edilmemiş bir bölümüdür. 118 günlük kısa bir süreyi kapsayan bu dönem birbirinden önemli ve hayati olaylarla doludur. Ayaklanmaları bastırmak, ilerleyen düşmana karşı cepheler oluşturmak, kurulacak yeni Türk devletinin temelini atmak, dış dünya ile temaslar kurmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışını hazırlamak bu olayların birkaçıdır.
MERKEZ OLARAK ANKARA’NIN SEÇİLMESİ ÖNEMLİ STRATEJİK SEBEPLERE DAYANIYORDU
1919 yılı şartlarına göre Ankara Anadolu’da başlatılacak bir mücadelenin yürütüleceği en ideal yer olarak görülüyordu. Merkezi konumu, işgal altında bulunan yerlere olan mesafesi, Karadeniz’de İnebolu, Akdeniz’de Antalya limanları ile irtibat imkanı, demiryolu ve telgraf şebekesinden yararlanma kolaylığı, 20’nci kolordu komutanlığının Ankara’da bulunması ve Ankaralıların Milli Mücadeleye candan bağlılıkları Ankara’nın seçimindeki en önemli faktörlerdi.
ATATÜRK’ÜN ANKARA’YA GELİŞİ
Ankara, 27 Aralık 1919’da tarihi günlerden birini yaşıyordu. Yüzlerce Ankaralı büyük kurtarıcıyı ve arkadaşlarını Dikmen sırtlarında karşılamıştı. O zaman Ankara’nın nüfusu ancak 20-22 bin kadardı. Civar köy, kasaba ve şehirlerden gelenle karşılayıcıların sayısı 30-40 bini çoktan geçmişti. Bu coşkulu karşılama Mustafa Kemal Paşa’yı çok duygulandırmış, Ali Fuat Paşa’nın “- Ankara’yı nasıl buldunuz Paşam? “sorusuna “-cidden fevkalade, tebrik ederim. Ankara, hakikaten milli bir merkez haline gelmiş” demiştir.
Ankara halkı, Mustafa Kemal Atatürk ve yanındakileri resmen bağrına bastı. Büyük gösteriler ile davul ve zurnalarla Atatürk’ün Ankara’ya gelişi sebebi ile gösteriler yapıldı.
Mustafa Kemal Atatürk, o gün oldukça duygulanmış ve kendilerini karşılayanlara, yurdumuzun ulusumuzun içinde bulunduğu durumdan nasıl ve ne şekilde kurtulabileceğini anlatan bir konuşma yapmışlardır.
Atatürk’ün Ankara’ya gelişi Kurtuluş Savaşı’mızın önemli olaylarından biridir. Bu sebeple her 27 Aralık günü, hem Ankaralılar hem de tüm yurttaşlar için bir bayram günüdür. 27 Aralık günü Ankara baştan başa bayraklarla süslenir ve o gün şehirde büyük kutlamalar yapılır.

BÜYÜK ATATÜRK KOŞUSU
Mustafa Kemal Atatürk,Kurtuluş Savaşı’nın en iyi sevk ve idare edilebileceği yer olarak seçtiği Ankara’ya 27 Aralık 1919 tarihinde gelmiştir.
Bu tarihi olayın anılması için 1936 yılından bu yana aralıksız olarak düzenlenen Büyük Atatürk Koşusu, her yıl 27 Aralık tarihinde Dikmen Keklikpınarı mevkiinden başlıyan Ankara Tren garı önünde biten 10.800 metrelik mesafede yapılan bir koşudur.
Her yıl (Ankara Valiliğinin yasakladığı birkaç yıl hariç) Kara Harp Okulu Öğrencileri de Tam teçhizatlı olarak bu koşuya katılmakta ve Atatürk’ün Ankara’ya gelişini anmaktadır.
TESUD, Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 103. Yıldönümü Kutlama Programı kapsamında 25 Aralık 2022 (Ankara Valiliğ’nce, bu yıl 25 Aralık Pazar gününe geldiği için, hafta içi şehir trafiğini etkilememek amaçlı olarak bu tarih belirlenmiştir) tarihinde 87. Büyük Atatürk Koşusu’na katılmıştı.

27 ARALIK 1936 MİLLİ ŞAİRİMİZ MEHMET AKİF ERSOY’UN VEFATI
İstiklal Marşı’nın yazarı Mehmet Akif Ersoy, bundan 86 yıl önce 27 Aralık 1936’da hayata gözlerini yumdu.
MEHMET AKİF ERSOY KİMDİR
20 Aralık 1873’te İstanbul’da doğan Ersoy’ın çocukluğu Osmanlı Devleti’nin “hasta adam” olarak nitelendirildiği döneme denk geldi.
Mehmet Akif, Lise eğitiminde Mülkiye’nin İdadi bölümünde başladıktan sonra yüksek kısmına geçti. Kısa bir süre sonra evlerinin yanması ve babasının vefatı sebebiyle okula devam edemeyip sivil veterinerlik okulu olan Baytar Mektebi’ne geçti. Şiirle ilgisi bu dönemde başlayan Mehmet Akif, ilk şiirlerini bu dönemde yazmaya başladı.
SEYAHATLER MEHMET AKİF’İN DÜŞÜNCE HAYATINI ÇOK ETKİLEDİ
22 Aralık 1893 tarihinde birincilik ile mezun olmasından sonra “Baytar Müfettiş Muavini” olarak tayin edildi. 4 yıl boyunca Rumeli, Anadolu ve Arabistan’da görev yaptı. Bu seyahatler Mehmet Akif’in düşünce ve yazın hayatını çok etkiledi.
Kısa bir süre sonra Darülfünun Edebiyat-ı Umumiye müderrisliğine (üniversitede öğretim üyesi) tayin edilen Mehmet Akif, uzun süre bu kadroda kaldı. 1913’te İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girdi. I. Dünya Savaşı sırasında bu cemiyete bağlı bir örgüt olan Teşkilat-ı Mahsusa aracılığıyla Almanya’daki Müslüman tutsakların durumunu incelemek üzere Berlin’e gönderildi. Ardından Arabistan ve Lübnan’a gitmiş ve burada batı-doğu ayrımına şahit oldu. İstanbul’a döndükten sonra Darül-Hikmet-i İslamiye (Yüksek İslam Şurası)’nin başkatipliğine atandı.

MİLLETVEKİLİ OLDU
Miili Mütareke döneminde kurtuluş hareketine destek verdi. Balıkesir’de yaptığı konuşmadan dolayı İstanbul’daki görevinden alındı. Ankara Hükümeti’nin kurulmasından sonra Burdur Milletvekili olarak meclise girdi.
ÖDÜLÜ KABUL ETMEDİ
O sırada Maarif Vekili Hamdullah Suphi’nin desteği ile İstiklal Marşı için açılan yarışmaya giren Mehmet Akif Ersoy, 724 şiir arasından yarışmayı kazandı. 18 Mart 1921’de kabul edilen şiir, 1924 yılında Osman Zeki Üngör tarafından bestelenerek “Türkiye Cumhuriyeti’nin Milli Marşı” olarak ilan edildi. Mehmet Akif Ersoy yarışmadan kazandığı 500 lirayı kabul etmeyerek Türk Ordusu’na armağan etti.
MİLLİ MARŞI TÜRK MİLLETİNE ARMAĞAN ETTİ
Mehmet Akif Ersoy’un en önemli eseri olan “Safahat”, 7 kitaptan oluşmaktadır. Şiirlerinin toplu olarak yer aldığı 7 kitaplık eserine “İstiklal Marşı”nı koymayarak bu eserini Türk Milleti’ne armağan etmişti. Nedenini ise şöyle açıklar: “Çünkü ben onu milletimin kalbine gömdüm”.
MEZARI İSTANBUL EDİRNEKAPI ŞEHİTLİĞİ’NDEDİR
Sakarya Zaferi’nden sonra İstanbul’a geldi ancak İslami uyanışçı düşünürlerden olan Mehmet Akif Ersoy, Cumhuriyet’in laik düzeninin oturması sebebiyle Mısır’a gitti. 1936 yılına kadar Mısır’da Türk Dili ve Edebiyatı dersleri verdi.
Siroz’a yakalanması üzerine 1935’te Lübnan’a, 1936’da Antakya’ya gitti. Hastalığının ilerlemesi üzerine ülkesine döndü ve 27 Aralık 1936’da İstanbul’da vefat etti.
Mezarı Edirnekapı Şehitliği’nde bulunmaktadır. Mekanı cennet olsun!

27 ARALIK 1939 ERZİNCAN DEPREMİ
1939 BÜYÜK ERZİNCAN DEPREMİ
Deprem 27 Aralık gece saat 02.00’de meydana geldi. Merkez üssü Erzincan Ovası olan deprem, son bin yılda Anadolu’da görülen en büyük deprem oldu. Şiddeti 7,9 olan deprem sonucunda, Erzincan dünya tarihinde en çok insan hayatını kaybettiği ilk on felaketten birini yaşadı.
Depremde okul, hastane gibi kamu binaları dahil 116 bin 720 bina tamamen yıkıldı. Çoğunluğu kerpiç evlerde yaşayan, tespit edilmiş 32 bin 962 kişi enkaz altında kalarak ya da soğukta donarak can verdi. Yerin 20 km derinliğinde ve 52 saniye süreyle deprem sonucunda Erzincan’da neredeyse, insan yapısı hiçbir şey ayakta kalamadı. Deprem o denli şiddetliydi ki, 400 km ötedeki Amasya’da dahi hissedildi.
ÇARESİZLİK
*Henüz Erzincan’a telefon hattı kurulmamış, tek iletişim olanağı olan telgraf hattı da çökmüştü. Kar yüzünden yollar kapanmış, deprem tren yolunu yıkmıştı. Hava -10 dereceydi. Binaların 10’da 8’i yıkılmış, gerisi de kullanılamaz hale gelmiş, insanlar açta açıkta kalmıştı. Köyde şehirde her yerde cesetlerden tepeler yapılmıştı. Depremden kurtulanlar da soğuk, açlık ve tedavi edilemeyen yaralar yüzünden ölüyorlardı.
*Hükümet depremden, bir demiryolu çalışanı marifetiyle, ancak iki gün sonra haberdar olabildi. Çaresizlik içinde bir yandan yaşamaya çalışan, bir yandan ölülerini gömecek yer arayan Erzincanlılar belki bir gün daha görebilme umuduyla günlerdir yardım bekliyorlardı.
UMUT
*31 Aralık günü nispeten onarılmış tren yolu üzerinden bir beyaz tren geliyor… Günlerdir Erzincan’a girebilmiş ilk insanları taşıyor. Dumanını savura savura gelen tren, koca depreme kafa tutup ayakta kalan Erzincan Gar Binası’nın önünde durdu. Gar yaralılarla dolup taşmış, eldeki birkaç doktor hepsine yetişmeye çalışıyordu.
*Trenin kapıları açıldı. Herkesin gözü kulağı oradaydı. Önce iki subay indi, kapının iki yanında selam durdu. Ardından tanıdık bir sima merdivenleri inmeye başladı. Selam duran askerleri geçtikten sonra kafasını kaldırıp yaralılara baktı. Herkes tanımıştı onu. İstiklal harbinin komutanı, buhranlı dönemlerin başbakanı, Atatürk’ten sonraki Reis-i Cumhurdur o.
*İsmet İnönü, peşinden gelen mahiyetiyle birlikte gara doğru ilerledi. Yaralıları teselli etmek için tam birkaç söz söyleyecekti ki yaşlı bir kadın önünü kesti. “Mehmet’im gitti!” dedi. “Senin yanında askerdi! Senin Senin Senin” İnönü derin bir nefes aldı. Söyleyebilecek bir söz yoktu. Zaten sözlere de gerek kalmadı. Kadın, derisi yırtılmış, yanmış elleriyle yavaşça sarıldı, başını Reis-i Cumhurunun göğsüne dayadı. Ağladı, ağladı ve ağladı.
*Kadıncağızın telafi edilemez acısı askeri, vekili, gazeteciyi, memuru öylesine etki altına almıştı ki; devletin üzerindeki atalet bir anda silinip gitmişti. Ordunun elindeki tüm çadırlar Erzincan’a nakledilip çadır kentler kurulmuş, devlet bulabildiği tüm yiyeceği ve yakacağı Erzincan’a göndermişti. Birbiri ardına yardım getiren trenler, dönüş yolunda kimsesiz çocukları, dulları ve yaşlıları Anadolu’nun dört bir yanına taşıdı.
*Ertesi gün tüm gazetelerin tek haberi Erzincan olmuş, halktan, yardımlarını esirgememeleri istenmişti. Fakir, fakat yüce gönüllü Anadolu’nun her yanından yardımlar çığ gibi akıyor, Erzinca’a umut veriyordu.
YARDIM ÇALIŞMALARI
*Hapishanedeki mahkumlar yardım çalışmalarına katılmaları şartıyla gündüzleri serbest bırakılmaya başlanır. Hiçbir mahkum kaçmaz.
*Millet, Halkevleri ve gazeteler yardım kampanyaları başlattı.
*Yabancı devletlerden, özellikle BBC’nin yoğun ilgisi sayesinde İngiltere’den önemli miktarda yardım gelmeye başladı.
*12 Ocak 1940 tarihinde Anadolu insanı depremzedeleri evlerine kabul etmeye başladı. Sonraki günlerde on binlerce depremzede farklı şehirlere taşındı.

Erzincan Depremi’nde hayatını kaybeden vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum!

Recep YILDIZ
Em.Top.Kur.Alb.
TESUD Tekirdağ Şube Başkanı