ÖĞRETMENLER GÜNÜ, BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK VE TEKİRDAĞ

ÖĞRETMENLER GÜNÜ, BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK VE TEKİRDAĞ

 

 

           24 Kasım 1928 tarihinde açılan “Millet Mektepleri” nin açılışı ve Atatürk’ün Başöğretmenliği kabul tarihi olan 24 Kasım günü, 1981 yılından beri “24 Kasım Öğretmenler Günü” olarak kutlanmaktadır. Kutsal öğretmenlik mesleğini icra eden öğretmenlerimizin günü olan 24 Kasım Öğretmenler Günü her yıl coşkuyla ve heyecanla kutlanmaktadır.

            Siz, Tekirdağ’lı Neşe Öğretmenin öyküsünü bilir misiniz?

            1993 yılında, eğitim fakültesinden mezun oldu ve aynı yıl ataması yapıldı. Diyarbakır’ın Bismil ilçesine. Neşe öğretmen 21 yaşındaydı ve çıtı pıtı bir kızdı. Ataması, Bismil ilçesine çıkınca ailesi gitmemesi için baskı yaptı ise de o: “Bayrağımın dalgalandığı her yere giderim.” diye kararlılığını ailesine bildirmişti.

Babası çaresiz, seni yalnız başına göndermem dedi ve kendisiyle birlikte gitti. Bismil’e gidince ilçe milli eğitim müdürlüğü ona tayininin Çavuşlu köyü ilk öğretim okulu olduğunu söyledi.

Köye ulaştı. Okul denen şey ahırdan ibaretti. Camlar, sıralar kırılmış, duvarlar boyasızdı. Köy muhtarına gitti. Yardım edemeyiz lafı geldi. Ücretini ben karşılayayım, usta bul, dedi. Muhtar tamam, dedi. Tam 3 aylığına mal olmuştu. Ama olsun, okul, okul olmuştu. Neşe tam bir ışık kaynağıydı. Dersler başlamış, Neşe öğretmenin de keyfine diyecek yoktu.

1993 yılı 26 Ekim gecesi. Neşe öğretmen yorgun argın evine gelmiş babasıyla yemek yiyecekti. Evdeki o geceki rızık birkaç tane sivri biberdi. Yanında yoğurt ve ekmek. Derken kapı sert bir şekilde yılırcasına çalındı. Babası, kim o der ve dışarıdan “Açın, köydeniz. Neşe öğretmene bir şey soracağız der.” Kapı açılır ve karşılarında silahlı iki bozguncu görürler.

İçlerinden Türkçeyi iyi konuşan bir tanesi babasına sertçe bir tokat atar ve “Biz (Apo iti) kamuoyuna açıklama yapmadık mı? Baskıcı T.C.’nin hiçbir öğretmenini, Kürdistan’a, önderliğin emriyle sokmayacağız, demedik mi ulan?” Arkadaki üçüncü bozguncu silahını çeker ve ayağa kalkan babasının şakağına dayar ve tetiği Neşe öğretmenin yanında çeker.

Neşe öğretmeni saçlarından çekerek köy dışına doğru sürüklerler. Ağıza alınmayacak sözler söyleyerek önce sol göğsüne 5 mermi, sonra da sağ göğsüne 5 mermi sıkarlar. Neşe öğretmen oracıkta şehit olmuştur.

Neşe ALTEN (1972- 26.10.1993)

1972 yılında Tekirdağ ili Şarköy ilçesinde doğan ve bekar olan Neşe ALTEN’in babası Hasan, annesi Nazife’dir.

Sınıf öğretmeni olan Neşe ALTEN, Diyarbakır ili, Bismil ilçesi, Çavuşlu Köyü İlkokulu’ndaki görevine 30.09.1993 tarihinde başlamış, yirmi beş günlük öğretmen iken, 26.10.1993 tarihinde şehit edilmiştir.

Neşe ALTEN’in annesi Nazife ALTEN, büyük bir tesadüf eseri kızının şehit edildiği günün 29. yıldönümünde (26 Ekim 2022) vefat etmiştir.

            Mustafa Kemal ATATÜRK Tekirdağ’da

            Mustafa Kemal ATATÜRK, 1912 yılı ile 1937 yılları arasında Tekirdağ topraklarını ve Tekirdağlıları 5 (beş) kez şereflendirmiştir.

            1928 yılında Harf ve Yazı Devrimi yıllarında Mustafa Kemal Tekirdağ’da ;

            Atatürk ve Cumhuriyet devrimleri içinde en yaşamsal, en gereksinim duyulan tereddütsüz en büyük devrim Harf ve Yazı devrimidir.

Osmanlı’nın son dönemlerinde, cumhuriyetimizin kurulduğu 1920’li yıllarda Türk toplumunun okuma yazma oranı ancak % 2-3 düzeyindeydi. Okuma-yazma bilenler de ancak büyük kentlerde oturan, medreselerde eğitim görmüş bir takım kent soylu medrese mensuplarıydı. Köylerde yaşayan halk, askerdeki çocuklarına mektup yazacak okur-yazar kişi bulamıyordu.

Arap harfleriyle okuma-yazmayı öğrenebilmek o denli zordu ki, 5-10 yıl okula gittiği halde, çocuklar ancak arpça yazıları yüzünden okuyabiliyorlardı. Hele arapça harflerle yazı yazabilmek başlı başına maharet isteyen çok zor bir işti.

En nihayet 1928 yılında Atatürk, en yakın arkadaşlarına yeni bir alfabenin gerekli ve şart olduğunu açıklayınca, çevresindeki arkadaşları, bu işin çok zor olacağını ancak 10-15 yılda uygulanabileceğini ifade ettiler. Zira Arap alfabesi bin yıldır Türk Ulusu’nun kullandığı, üstelik kutsal kitabımız Kuranı Kerim’in yazılı olduğu alfabesiydi.

Mustafa Kemal latin harflerinden oluşacak yeni “Türk Alfabesi”nin halk tarafından nasıl karşılanacağını görüp anlamak için yurt gezileri yapmaya karar verdi. Nihayet Mustafa Kemal, “Harf ve Yazı Devrimi” ile ilgili ilk gezisini Tekirdağ’a yapmaya karar verdi. Zira Tekirdağ’da Mustafa Kemal’in Selanik’li ve Balkan göçmeni hemşerileri çoğunluktaydı.

23 Ağustos 1928 günü Mustafa Kemal yakın arkadaşlarıyla sabahın erken saatlerinde Ertuğrul yatıyla Tekirdağ limanına geldi. Mustafa Kemal ve beraberindeki heyetin Tekirdağ’a geldiğini duyan halk, kalabalıklar halinde büyük kurtarıcıların karşılamak için yollara döküldüler.

Mustafa Kemal ve arkadaşları karaya çıkınca ilk önce vilayet binasına (hükümet konağı) gittiler. Vilayet binasında o günkü meclis salonuna ( bugünkü Valilik makamı salonuna) getirilen yazı tahtası başında harf devriminin ilk yazı dersi başlamış oldu. İki saat boyunca alfabe ve yazım kurallarını, ünlülerin ses bakımından rollerini açıkladı.

Mustafa Kemal bundan sonra Belediye Dairesi’ni ziyaret ederek açıklamalarını sürdürdü. Halktan ve memurlardan Ekim 1928 başına kadar yeni Türk harflerini öğrenmelerini istedi.

Mustafa Kemal Belediye binasından çıktıktan sonra Zabitan Yurdu (Orduevi)’na gitti ve Tugay Komutanı’na yeni Türk harfleriyle Tekirdağ’da Zabit arkadaşları ziyaretten çok memnun olduğunu ve yeni Türk harflerini bütün muhitlere tez elden öğretmenlerini hasseten rica ederim şeklinde bir paragraf yazdırmıştır.

Zabitan Yurdu’ndan çıkışta sokakta sel gibi akan halkın arasında beyaz sarığıyla dikkati çeken Eskicami imamı Mevlana Mustafa (Özeren) efendiyi çağırtarak onunla hasbıhal eder ve arap harflerinin Türk harflerine nazaran zor okunduğunu ispatlayıcı bir deneme yaptırır. Mevlana Mustafa hocadan Kuranı Kerim’in Tin (İncir) suresini Arap harfleriyle yazmasını ister ve çevredekilere tek tek okutur. Her kişi her sözcüğü farklı biçimde okur. Bu sefer Mustafa Kemal hocaefendinin yazdığı arapça yazının altına bu sureyi yeni Türk harflleriyle yazarak oradakilere bu yazıyı da okutur. Bu kez yeni harfleri bilen de bilmeyen de tamamen doğru okur.

Mustafa Kemal aynı gün saat 15.25’te geldiği yat ile Tekirdağ’dan İstanbul’a hareket etti.

Harf ve yazı devrimi ile ilgili Mustafa Kemal’in yurt gezileri Tekirdağ’dan sonra, Gelibolu, Sinop, Kayseri gibi illerde devam etti. Nihayet Mustafa Kemal’in yurt gezileri bittikten kısa bir süre sonra  1 Kasım 1928 tarihinde yeni Türk harfleri yasası TBMM kararı ile yasalaştırıldı.

Millet Mektepleri

Yeni harflerimizin 1 Kasım 1928 tarihli kanunla kabuliyle beraber bir yandan mekteplerde çocukları yetiştirirken, öte yandan yetişkinleri de okutup yazdırmak gerekiyordu. İşte “Millet Mektepleri” bunun için 24 Kasım 1928 tarihinde kuruldu. Millet mekteplerinde okumağa gelenleri kim eğitecekti? Bu yurt işini de muallimler (öğretmenler) seve seve üstlerine aldılar.

Millet Mektepleri kurulurken; Maarif Vekaleti’nin hazırladığı “talimatname”de,  1nci maddede “Türkiye halkını okuyup yazmaya muktedir bir hale getirmek ve ona hayat ve geçinme için gerekli bilgileri kazandırmak maksadıyla millet mektepleri teşkilatı vücuda getirilmiştir”,  9 ncu maddede ise “Millet mektepleri teşkilatının umumi reisi ve  millet mekteplerinin başmuallimi Reisicümhur Gazi Mustafa Kemal Hazretleridir.” denmiştir.

Atatürk Diyor ki : “Eğitimde reform her şeyden önce öğretmenin kafasında başlar.”

Bence, sayfalar dolusu anlatabilecek bir eğitim sistemi sadece bir cümleyle ancak bu kadar net anlatılabilirdi. İşte öğretmenin vazifesinin ne kadar değerli ve önemli olduğunu ifade eden bir sözdür bu. Söz iyi de ya çözüm?

İşte dünyada ilk örnek “Köy Enstitüleri”.  Onları da kapattılar maalesef!…

Atatürk 1923’te Eskişehir’de yaptığı bir toplantıda geleneksel eğitimi şöyle eleştirir:

“Bundan önce her milli eğitim bakanının birer programı vardı. Memleketin eğitiminde birbirine zıt çeşitli programların uygulanması yüzünden öğretim berbat hale geldi. Efendiler! Hükümete gelen her bakan kendine göre bir program yapıyor, onu uygulatıyor. Bir müddet sonra başka bir bakan geliyor, onu beğenmiyor, başka bir program uygulatıyordu. Bu ne gaflet! Bundan sonra eğitimde izlenecek yol her an değişmeyen, belirli çizgisi olan eğitimdir.”

Bu sözlerle eğitimi uyaran Atatürk, ayrıca ideal eğitim için neler yapılması gerektiğini de “Misak-ı Maarif” adıyla yazıp bizlere bırakmıştır.

Atatürk’ün daha 1923 yılında eğitimde tespit ettiği aksaklıkları aynı yıl alınan tedbirlerle hemen gidermeye çalıştığı görülmektedir. Nedense yukarıda büyük Atatürk’ün tenkit ettiği “Her bakanın değişmesiyle eğitim programlarının da değiştirilmesi sorunu maalesef son 15 yıldır ülkemizde had safhada yaşanmaktadır ve “Milli Eğitim Ölmüştür!” diyebiliriz.

Bütün öğretmenlerimizin öğretmenler gününü kutluyor, başta Başöğretmen Mustafa Kemal ATATÜRK ve PKK tarafından şehit edilen Tekirdağ’lı öğretmen Neşe ALTEN olmak üzere ebediyete intikal etmiş tüm öğretmenlerimizi sevgi, saygı ve şükranla anıyorum.

 

Recep YILDIZ

Em.Top.Kur.Alb.

TESUD Tekirdağ Şubesi Eski Başkanı